Bu Blogda Ara

14 Ağustos 2012 Salı

Londra'daki Türk Kahramanlar

28 Temmuz-12 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen 2012 Londra Olimpiyatları’nda, ülkemiz, başarı anlamında büyük bir hüsrana uğradı. Londra’dan sadece 5 madalya koparabildik. Bunlar Güreş, Taekwondo ve Atletizm branşlarından geldi.
Madalya anlamında ilk günden itibaren sıkıntı yaşayan ülkemiz, 120 kg Grekoromen güreşte yarışan Rıza Kayaalp’in haberiyle sevindi. Londra’da ilk turda, Ukraynalı rakibi Evgeni Orlov ile karşılaşan Rıza, periyotlar içinde rakibine puan alma şansı vermeyerek müsabakadan 2-0  galip ayrıldı. Rıza Kayaalp, çeyrek finalde, ABD’li güreşçi Dremiel Deshon Byers ile karşılaştı. İlk periyodun 1.5 dakikalık süresinde puan alan olmadığı için Rıza, güreşe yerde başladı. Byers da verilen bu süreyi değerlendiremeyince 1 puan Rıza’ya gitti ve ilk periyodu, 1-0 önde kapattık. İkinci periyotta da rakibine şans vermeyerek 1-0 üstünlük sağladı ve böylece maçı da 2-0’la kapatmış oldu. Yarı finalde, karşısına güçlü bir rakip olan Kübalı Mijain Lopez Nunez ile karşılaştı. Bu müsabakada bazı taktiksel hatalardan dolayı, rakibine karşılık veremeyen Rıza, maçtan 2-0 yenik ayrıldı ve final şansını kaybetti. Bu karşılaşmadan sonra bronz madalyaya odaklanan Rıza Kayaalp, 3.’lük mücadelesinde, Gürcü rakibi Guram Pherselidze’i 2 kez minderin dışında bırakarak oyunu kazandı ve bronz madalyanın da sahibi oldu.Böylece Rıza ilk olimpiyat madalyasını kazanmışken, ülkemizde Londra Olimpiyatları’ndaki ilk madalya sevincini yaşamış oldu.
Bir diğer başarılı olduğumuz branş ise Taekwondoydu. İlk altınımızı ülkemize kazandıran Servet Tazegül, London Excel Arena’da yapılan karşılaşmalarda ilk olarak ABD’li Jennings Terrence ile karşılaştı.Bu maçı 8-6 üstünlükle tamamlayarak çeyrek finale çıktı.Çeyrek finalde, Ukraynalı Hryhorii Husarov’u 9-2 yenen Servet Tazegül yarı final biletini eline aldı. Yarı finalde, Taekwondonun 4 numaralı seribaşı Büyük Britanyalı Stamper ile karşılaştı. Tribünlerin ev sahibi Stamper’a gösterdiği yoğun ilgiye rağmen motivasyonunu bozmayan Servet, maçı 9-6 kazandı ve final biletini eline aldı. Finalde, Servet’in karşısına, daha önce yine bir finalde karşılaştığı ve mağlup ettiği İranlı rakibi Muhammed Bagheri Motamed geldi. Bu karşılaşmada tüm Türkiye’nin desteğini arkasına alan Servet, rakibini 6-5 yenerek, Türkiye’ye ‘Servet’ değerinde bir altın madalya kazandırdı. Servetin son 3 yıldaki kariyerine baktığımızda, 4 şampiyonluk görüyoruz. Bu 3 yılda, yenilgi yüzü görmeyen Servet, üst üste 2 kez Avrupa Şampiyonu ve 1 kez de Dünya Şampiyonu oldu.
Taekwondo bayan temsilcimiz 19 yaşındaki Nur Tatar’da, Servet gibi bizim yüzümüzü güldürdü. Kadınlar 67 kiloda tatamiye çıkan genç sporcu, ilk maçında Grenadalı Andrea Bernard’ı 5-1 yenerek çeyrek finale çıktı. Çeyrek finalde ise ABD’li Paige McPherson’u 6-1 yenerek yarı finale adını yazdırdı. Yarı finalde de Avustralyalı rakibi Marton Carmen’i 6-0 yenerek finale yükseldi ve madalyayı garantiledi. Nur, finalde Güney Koreli Kyung Seon Hwang ile karşılaştı. Maç boyunca, baş hakemle masa hakemleri arasındaki anlaşmazlıklar, sporcumuzun motivasyonunu bir hayli etkilemişti. Buna rağmen Nur Tatar, oyundan kopmamaya çalıştı. Ancak bu çabalar, Nur’un maçı kazanmasına yetmedi. Finalde, 12-5 yenilerek ülkemize gümüş madalya kazandırmış oldu.
Son olarak diğer başarılı branşımız ise atletizmdi. Aslı Çakır Alptekin ve Gamze Bulut, 1500 metrede yüzümüzü bir hayli güldürdüler. Elemelerde başarılı olarak finale kalan iki Türk kızı, herkesin desteğini almışlardı. 10 Ağustos saat: 22.55’te tüm Türkiye, ekranlara kilitlenmiş, onların bu büyük başarısına şahit olmak istiyorlardı. Ve bu gerçekleşti. Yarışı, Aslı Çakır Alptekin 1. , Gamze Bulut ise 2. olarak tamamladı. O an tüm Türkiye’ye muhteşem ve tarifi zor bir duygu yaşattılar. Böylece olimpiyatlarda ilk kez atletizm adına bu kadar başarılı olduk ve bir yarışta iki madalyaya da birden sahip olduk. Bu durum, 2012 Londra Olimpiyatları boyunca yaşadığımız başarısızlığı da biraz da olsun geriye atmamızı sağladı.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Bir "PERİ" Masalı Gibiydi



 Bu masal, 15 Şubat 2012’de Olimpiyat elemeleri için düzenlenen kurayla başlamıştı. Ankara’da düzenlenecek olan elemelerde millilerimiz, Japonya ve Porto Riko ile aynı gruba düşmüştü.Potanın Perileri, Başkentli basketbol severlerin de desteğiyle, Porto Riko’yu 65-53, Japonya’yı ise 65-49’luk rahat bir skorla yenerek grubundan 1. olarak çıkmıştı. Daha sonra millilerimiz, Dünya Basketbolu’nun güçlü ekiplerinden olan Arjantin ile eşleşmişti. Arjantin’in basketboldaki yerine hiç aldırmayan Perilerimiz, olimpiyatlara gidecek olmanın verdiği motivasyon ve inançla sahaya çıkarak, Arjantin’i 72-58’lik bir skorla farklı mağlup ederek, evlerine gönderdiler ve olimpiyat vizesini almaya hak kazandılar. Böylelikle, olimpiyatlara giden ‘İlk Bayan Milli Basketbol Takımımız’ olarak, tarih yazdılar.
Bu başarının 12 kişilik mimar kadrosu ise şöyleydi: Nevriye Yılmaz, Bahar Çağlar, Birsel Vardarlı, Tuğçe Canıtez, Esmeral Tunçluer, Işıl Alben, Begüm Dalgalar, Şaziye İvegin, Yasemin Horasan, Nilay Yiğit, Tuğba Palazoğlu ve ABD asıllı Quanitra Hollingsworth …
İşte bu kadromuzla Londra’ya tarih yazmaya gittik. Yaptıkları büyük çıkışı, bir madalya ile taçlandırmak isteyen perilerimiz, A Grubu’nda ABD, Angola, Çin, Hırvatistan ve Çek Cumhuriyeti ile eşleşti. Grubuna Angola’yı 72-50 yenerek başlayan millilerimiz, mücadele boyunca hiç zorlanmadılar. Angolalı oyuncuların fiziki üstünlüğüne rağmen, bayanlarımızın mücadeleci ve iyi savunma yapan oyunu maçın lehimize sonuçlanmasını sağladı. Böylece ilk kez olimpiyatlara giden Bayan Basketbol takımımız, olimpiyatlardaki ilk galibiyetini almış oldu.Bu galibiyet, perilerimize, diğer maçlara daha konsantreli hazırlamada büyük katkı sağladı. Galibiyetin ardından grubun kilit maçı olarak görülen Çek Cumhuriyeti karşılaşması da, millilerimizin umduğu gibi geçti. Çek Cumhuriyeti’ni 61-57 yenerek, basketbol tarihimizde resmi maçlarda Çek Cumhuriyeti’ne karşı ilk kez galip gelmiş olduk. Takımımız, 3, maçta olimpiyatların favori ismi Tina Charles’lı ABD ile karşılaştı. Maçın ilk çeyreğine çok iyi başlayan millilerimiz, bu çeyrekten sonra oyundaki motivasyonlarını kaybedip kendi oyunlarını sahaya koyamadılar. Ve bu karşılaşmayı ABD, 89-58’lik üzücü bir skorla kazandı. Bu yenilgiyle hiçbir şey kaybetmeyen Potanın Perileri, bir sonraki maçta Çin’i yenmek için sahaya çıktılar. Maçın başında farkı açarak sonuna kadar başarılı bir performansla devam eden bayanlarımız, tarihimiz boyunca ilk kez karşılaştığımız Çin’i 82-55 mağlup ettiler. Grubun son mücadelesini Hırvatistan karşısında veren millilerimiz, Nevriye ve Hollingsworth ‘ün başarılı ribaund ve asistleriyle rakiplerini 70-65 mağlup etmeyi başardılar.Gruptaki maçlarını, tek mağlubiyetle bitiren takımımız, grup 2.si olarak olimpiyatların son 8 takımı içerisindeki yerini aldı.
Her maçın ardından Perilerimiz manşetlerdeydi. Hatta bu performansımızla madalya favorileri arasına da girmiştik. Her şey bir peri masalı gibiydi. İlk kez olimpiyatlara çıkan Bayan Milli Basketbol takımımız, rakiplerini engel tanımıyordu. Tüm Türkiye’nin kalbi onlarlaydı ve Türk halkı onları sonuna kadar destekliyordu.Potanın Perileri de bu masalı sonuna kadar devam ettirmek istiyorlardı.
Çeyrek finale kalan takımımız, B grubu 3.sü Rusya ile karşılaştı. Yarı final için sahaya çıkan iki takımın mücadelesi karşılıklı sayılarla başladı.Oyunun ilk yarısında gerçek oyununu ortaya koyamayan takımımız büyük bir konsantrasyon sorunu yaşadı.Ancak farkı korumayı da başardılar. 2.yarıya kendi oyunlarını ortaya koyarak devam eden millilerimiz, maçı sonuna kadar bırakmadılar. Nevriye ile attığımız sayılara, Rusya, Becky Hammon’la cevap vererek öne geçmemize izin vermedi. Maçın son periyoduna 51-51 eşitlikle giren 2 takım, mücadeleyi bırakmadılar. Maçın son bölümlerinde hem Türkiye hem de Rusya, savunmaya yönelik bir oyun sergilediler. Son 28 saniye faul yapma hakkımızın olmasına rağmen, faul yapmadık  ve üzerine basket yedik. Böylece bu taktik hatamız, bu maçı 66-63 kaybetmemize ve olimpiyatlara veda etmemize neden oldu.
Bu masalın sonu kötü bitti. Ancak, Potanın Perileri, önümüzdeki dönemlerde daha büyük başarılara imza atacağını sahada gösterdi ve  ülkemiz için de büyük bir umut kaynağı oldu. Ve 2012 Londra Olimpiyatları’nda yüzümüzde tebessüm uyandıran nadir anları bize yaşattılar.

Teşekkürler “Potanın Perileri”…